Azerbaycanca İlk Dinsiz Forum

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Azerbaycanca İlk Dinsiz Forum

Cesaretli Olun


    Evrim teorisi-1

    avatar
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 72
    Kayıt tarihi : 25/09/09
    Nerden : Istanbul

    Evrim teorisi-1 Empty Evrim teorisi-1

    Yeni mövzu tarafından Admin B. Sen. 27, 2009 4:18 pm

    Biyolojide evrim, canlı türlerinin nesilden nesile kalıtsal değişime uğrayarak ilk halinden farklı özellikler kazanması. Evrim, modern biyolojinin temel taşıdır.[1] Bu teoriye göre hayvanlar, bitkiler ve Dünya'daki
    diğer tüm canlıların kökeni kendilerinden önce yaşamış türlere dayanır
    ve ayırdedilebilir farklılıklar, başarılı nesillerde meydana gelmiş
    genetik değişikliklerin bir sonucudur.[1]
    Evrim, bir canlı popülasyonunun genetik kompozisyonunun zamanla değişmesi anlamına gelir. Genlerdeki mutasyonlar,
    göçler veya çeşitli türler arasında yatay gen aktarımları sonucu türün
    bireylerinde yeni veya değişmiş özelliklerin ortaya çıkması, evrim
    sürecini yürüten temel etmendir. Evrim, bu yollarla oluşan değişimlerin
    popülasyon genelinde daha sık veya daha nadir hale gelmesiyle işler.
    Dünya'daki canlı türlerinden henüz sadece 2 milyondan biraz fazlası
    tanımlanabilmiş ve sınıflanabilmiştir. Bazı tahminlere göre henüz
    tanımlanmamış 10 ila 30 milyon canlı türü vardır. Bir milimetrenin
    binde birinden kısa bakterilerden tutun, yerden yüksekliği 100 metreyi, ağırlığı binlerce tonu bulan sequoia servi
    ağaçlarına kadar dünyadaki canlı türleri, cüsse, biçim ve yaşayış
    biçimi açısından çok büyük farklılıklar gösterirler. Sıcak su
    kaynaklarında kaynama sıcaklığına yakın derecelerde yaşayan bakteriler
    olduğu gibi, Antarktika'daki buzullarda ya da tuz göllerinde -23°C'ye varan sıcaklıklarda yaşayan algler ve mantarlar vardır. Aynı şekilde karanlık okyanus tabanlarındaki hidrotermal çatlakların kenarlarında yaşayan devasa boru kurtçukları olduğu gibi, Everest Dağı'nın yamaçlarında, 6 bin metre yükseklikte yaşayan hezaren çiçekleri ve örümcekler vardır.[1]
    Dünyadaki bu neredeyse sınırsız sayıdaki yaşam biçimi, evrimsel sürecin bir sonucudur. Tüm canlılar, ortak atalardan geldikleri için akrabadırlar. İnsan ve diğer tüm memeliler, yaklaşık 150 milyon yıl önce yaşamış sivrifaremsi bir canlıdan evrimleşmişlerdir. Memeliler, kuşlar, sürüngenler, iki yaşamlılar ve balıkların ortak atası 600 myö yaşamış su solucanlarıdır. Tüm hayvanlar ve bitkiler, yaklaşık 3 milyar yıl önce yaşamış bakterimsi mikroorganizmalardan türemişlerdir.[1] Biyolojik evrim, canlı nesillerinin ortak atadan değişerek türeme (İng: descent with modification) sürecidir.[2] Yeni nesiller, eski nesillere göre farklılıklar taşırlar ve ortak atadan uzaklaştıkça çeşitlilik artar.

    Konu başlıkları


    [gizle]



    //

    Tarihçe [değiştir]

    Evrim teorisi-1 240px-Tree_of_life_with_genome_size.svgEvrim teorisi-1 Magnify-clip

    Genomlara göre hayat ağacı





    İnsanlık tarihi boyunca değişik kültürler, insanın, diğer canlıların
    ve evreninin kökenini çeşitli şekillerde açıklamaya çalışmış bu çaba da
    pek çok farklı yaratılış mitine yol açmıştır. Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam'da canlıların ortaya çıkışı bir yaratıcının tüm evreni yoktan (Latince: ex nihilo) var etmesiyle açıklanır.
    İlk Hristiyan din adamlarından Nenizili Gregor ve Augustine,
    tüm canlıların tanrı tarafından yaratılmadığını, bir kısmının sonradan
    tanrının yaratıklarından gelişerek oluştuğunu ileri sürmüştür. Bu
    iddianın motivi biyolojik değil dinidir. Bu din adamları, tüm canlı türlerinin, Tufan esnasında Nuh'un gemisine sığamayacağını, bu nedenle bir kısmının sonradan ortaya çıkmış olması gerektiğini düşünüyorlardı.[1]
    Antik Yunan filozofları, kendi yaratılış mitlerini oluşturmuşlardır. Aleximander,
    hayvanların şekil değiştirebildiklerini ileri sürmüştür. Empedocles,
    hayvanların, önceki hayvanların organlarının birleşiminden
    oluştuklarını ileri sürmüştür.[1]
    Bir olgunun ortaya çıkışında bileşenlerin değişime uğramaları ile
    ilgili süreç tanımının felsefi açıdan "evrim" kelimesi ile
    belirginleşmesi çok eskiye dayanır. Darwin`in "Türlerin kökeni" adlı
    eserinde yer alan "Yaşam ağacı", canlı evriminin anlatımında kullandığı
    mitolojik bir simgedir ve pek çok inançta yer alır (ing. Tree of life [3], fr. Arbre de vie, alm. Lebensbaum, osm. Şeceri hayât, ibr. Etz hayim). Herhangi bir "sağlam ve doğru" biyolojik altyapısı olmasa da, Aristoteles'ten Konfüçyüs'e kadar birçok önemli isim evrim kavramı konusunda yazmıştır. Ayrıca, evrim konusunda İbn'i Haldun ve İbn-i Sina farklı teoriler sunmuşlardır.
    19. yüzyılda Lamarck,
    kazanılan karakterlerin kalıtımına dair bir hipotez öne sürmüş, fakat
    yaptığı deneyler bu hipotezin yanlış olduğunu göstermiştir. Aynı
    yüzyılda Charles Darwin, Galapagos Adaları'ndaki gözlemlerine dayanarak, evrimin mekanizmasını doğal seçilimle açıklamıştır.
    Charles Darwin [değiştir]


    Ana madde: Charles Darwin


    Evrimin mekanizmasınının anlaşılmasında ve açıklanmasında bugün geçerli olan bilimsel sentez, İngiliz doğa tarihçisi Charles Darwin tarafından 1859'da
    ortaya atılmış olan evrim kuramı üstüne kuruludur. Darwin,
    organizmaların evrim sonucu ortaya çıktığını ve organizmaların göz,
    kanat, böbrek gibi belirli bir amaca hizmet eden organlara sahip
    olmalarının yine evrimin bir sonucu olduğunu ileri sürdü. Bu iddiası
    temelde doğru olmakla birlikte eksikti.[1]
    Darwin, kuramını doğal seçilim adını verdiği sürece dayandırıyordu. Ona göre türdeşlerine
    göre daha çok işe yarar özelliklere sahip olan canlılar (örneğin daha
    keskin görüşe sahip olanlar ya da daha hızlı koşanlar) hayatta kalma
    yarışında avantajlı duruma geçiyor, bu nedenle soyunu devam ettirme
    şansını artırıyordu.
    Darwin 1831-1836 yılları arasını, işi gereği, dünyanın farklı
    bölgelerine seyahat ederek geçirmişdi. Bu yıllarda aklında bir tür
    evrim kuramı şekillenmeye başladı. Farklı bölgelerde geçen 3 yıl
    sonunda, evrim teorisine en çok katkıda bulunacak yer olan Galapagos Adaları'na vardı. Bu adalardaki doğal yaşamı ve canlıları, Güney Amerika'dakiler (anakara) ile kıyasladı ve o dönem için şaşırtıcı bazı bağlantıları keşfetti.
    Darwin burada, "başarılı nesiller sonunda, yeni bir türün,
    halihazırdaki bir türden yavaşça farklılaşarak oluştuğu" kanısına
    vardı. Doğal seçilim adını verdiği bir işlem sonucunda bu değişimlerin ortaya çıktığına inanıyordu:
    Darwin'in bu teorisi 3 ana temel üzerine oturmuştur:

    • Bir canlı popülasyonunda çeşitli karakteristikler mevcuttur ve bu
      değişken karakteristikler popülasyondaki bireyler tarafından yeni
      doğanlara aktarılır.


    • Canlılar ölenlerin yerine geçecek sayıdan daha fazla yavrularlar.


    • Ortalamada popülasyon rakamları genelde sabit kalır, hiçbir popülasyon sonsuza kadar büyüme göstermez.

    "Türlerin Kökeni" eseri [değiştir]


    Ana madde: Türlerin Kökeni


    30 yıldan daha fazla bir süre, Darwin düşünceleri için delil topladı. 1858'e kadar fikirlerini yayımlamaktan kaçındı. Fakat 1858'de, Alfred Russel Wallace,
    Darwin'e Darwin'in düşüncelerine çok benzer bir evrim teorisi fikrini
    mektupla yollayınca, Darwin düşüncelerini kamuya sunmak istedi. Daha
    sonra Darwin ve Wallace evrim teorisi ve doğal seçilim üzerine beraberce bir tez yazıp yayımladılar. Yine de, özellikle 1859'da yayımladığı ünlü kitabı "On The Origin of Species by Means of Natural Selection or the Preservation of Favoured Races in the Struggle for Life" (Yaşam Mücadelesinde Doğal Seçilim veya Avantajlı Irkların Muhafazası Yoluyla Türlerin Kökeni Üzerine)
    sayesinde Darwin'in adı Wallace'dan çok daha fazla duyuldu. Darwin'in
    bu kitabı daha sonra biyoloji tarihinin en etkili ve önemli
    kitaplarından olmuştur.
    1930'lar ve sonrasında, neredeyse bir asır önce Gregor Mendel tarafından ortaya konmuş olan kalıtım kuramı, moleküler biyoloji'nin kalıtımın moleküler temellerine dair sağladığı bilgi ve Darwin'in kuramının bütünleştirilmesiyle evrim kuramı modern halini aldı. Güncel bakış açısıyla evrim, bir gen havuzu içinde bir nesilden diğerine belli bir karakterin oluşmasında etkili olan allellerden birinin sıklığının değişmesi olarak tanımlanabilir. Doğal seçilim,
    genetik özelliklerin üremeye katkısı, ve popülasyon yapısı bu değişime
    etki eden faktörlerdir. Bu güncellenmiş evrim teorisinin adı "Sentetik evrim kuramı"´dır. Sentetik evrim kuramı´nın bügünkü bilimsel değeri hakkında kuramsal biyoloji uzmanı Theodosius Dobzhansky şöyle demiştir:
    "Evrimin ışığıyla aydınlatılmadıkça, biyolojide hiçbir şey bir anlam ifade etmez!" [4]

    Evrimi oluşturan süreçler [değiştir]


    Evrimi sürdüren iki temel süreç vardır; Doğal seçilim ve genetik sürüklenme. Bu süreçlerin ilki olan doğal seçilim,
    bulunduğu ortama en iyi uyum sağlayan bireylerin hayatta kalmasını ve
    kendi genlerini yavrularına aktarmasını, diğer bireylerin ise üreme
    şansı bulamayıp genlerinin ortadan kalkması sonucunu doğurur. Doğal
    seçilim ile hayatta kalmaya yardımcı olan yeni özellikler sağlayan
    mutasyonlara sahip bireyler hayatta kalarak popülasyonda baskın hale
    gelir, hayatta kalma şansını azaltan mutasyonlara sahip bireyle ise yok
    olur. Bu sayede sonraki nesildeki bireyler, atalarından aldıkları
    genler sayesinde ortama daha iyi uyum sağlar ve hayatta kalmakta daha
    başarılı olurlar.[5][6] Çok sayıda nesil sonrasında, çok sayıda başarılı, küçük, rasgele değişikliğin birikmesi ile adaptasyonlar belirgin hale gelir, bu sayede türler çevrelerine olası en iyi uyumu sağlamış olurlar.[7]
    İkinci temel süreç ise genetik sürüklenmedir.
    Genetik sürüklenme, popülasyonda genlerin görülme sıklığında rasgele
    değişimlere yol açar. Bir nesilde görülen rasgele bir genetik
    sürüklenme, daha sonraki nesillerde birikim sağlayarak organizmada
    belirgin değişimlere yol açar.
    Doğal seçilim [değiştir]


    Ana madde: Doğal Seçilim

    Evrim teorisi-1 300px-MutasyonDiyagrami.svgEvrim teorisi-1 Magnify-clip

    Koyu renkle sembolize edilen bireylerin doğal seçilimi





    Evrime göre canlılığın devamı ve çeşitliliği doğal seçilimle sağlanır. Doğal seçilimin üç temel bileşeni bulunur: Genetik karakterlerin devamını sağlayan kalıtım, farklı karakterlerin popülasyondaki zenginliğini sağlayan çeşitlilik, ve bu çeşitli karakterlerden doğadaki koşullara en uygun olanının hayatta kalmasını sağlayan seçilim.
    Bu temellere göre Darwin, her popülasyonda birçok bireyin hayatta kalamadığı, kurtulamadığı veya üreyemediğini belirtmiştir. Varolma mücadelesinde
    sınırlı birçok kaynak için ve mevcut riskler (yırtıcı hayvanlar vb.)
    yüzünden popülasyonun her bireyi bir diğeriyle yarışmaktadır. Bu
    varolma mücadelesinde, ortama en iyi adapte olabilmiş bireyler seçici
    bir avantaja sahip olmakta, daha çok yaşamakta ve daha çok
    üreyebilmektedir.
    Genetik sürüklenme [değiştir]


    Ana madde: Genetik sürüklenme


    Genetik sürüklenme ya da "Sewall Wright etkisi", küçük bir grup
    canlının genetik havuzunda tamamen şans eseri oluşmuş değişikliklerdir.[8] Genetik sürüklenme bir popülasyondaki genetik bir karakteristiğin yok olmasına ya da güçlü olanın hayatta kalmasından ve alellerin değerinden "bağımsız olarak" yaygın hale gelmesine neden olur.[8] Popülasyonda üremeyi gerçekleştiren canlıların sayısı arttıkça, genetik sürüklenmenin etkisi azalır. Bu durum yazı-tura örneğine benzer. Art arda iki kere tura gelmesi doğal karşılanırken 20 kere tura gelmesi tuhaftır. Yazı-tura işlemi tekrarlandıkça, turaların oranı 0.5'e yaklaşır.[1]
    Genetik sürüklenmenin etkisi en çok, bir canlı türünün kaderi birkaç bireye bağlı olduğunda ortaya çıkar. Bu duruma kurucu prensibi[9] denir. Göl, ada gibi izole olmuş ortamlara rüzgar
    veya başka canlıların vücudu gibi herhangi bir vasıtayla ulaşan
    tohumlar ve hayvan türleri, genellikle ulaştıkları yeni ortamda koloniler oluştururlar. Bu birkaç kurucu bireydeki alellerin görülme sıklığı, genellikle geride bıraktıkları popülasyondaki lokusların çoğundan farklıdır. Bu farklılıklar, yeni ortamda türeyen popülasyon üzerinde uzun süreli evrimsel etkiler yaratırlar. Hawaii Adaları gibi takımadalarda görülen tür çeşitliliğinin, birbirine temas eden anakaralardan fazla olmasının nedeni, kurucu prensibidir.[1]

      Forum saatı: C. Mar. 29, 2024 2:22 am