“Hadis” Kaynaklarındaki Görüşler
“De ki, ‘Doğru iseniz, delilinizi getirin.’”
(Bakara 2:111)
İbn Mace (ö. 886), Ebu Davud (ö. 888), Buhârî (ö. 869) ve Müslim’de
(ö. 775), Tevrât’ın Musa’ya verilmiş bir kitap olduğu açıkça
belirtilmektedir.1
“Kur’ân, ibret vesilesi olarak, dillerde deveran edecek
destan çapındaki gerçek hâdiseleri ele alır ve bunların
sebeb ve neticelerini, hikmetli bir anlatışla ortaya koyar.
Denizi ibrikte gösterme mehâreti içinde bu cüzî hâdiselerle,
değişmez ictimâî kanunlar ve bozulmaz İlahî Prensipler
anlatılmış olur.”2
Hadis kitaplarına bakacak olursak açıkça görülüyor ki, Hz.
Muhammed’in döneminde Kutsal Kitap sapasağlam mevcuttu. Hadislere göre
Hz. Muhammed’in huzurunda Tevrât okunuyordu. En sağlam kabul edilen
hadis kitaplarından biri olan “Sahih-i Buhârî” de şöyle bir hadis var:
“Abdullah İbn-Ömer (ö. 693) radiya’llahu anhuma’dan rivayete
göre (Medine’de) birtakım Yahudiler gelip Resulullah
salla’llahu aleyhi ve sellem’e gelerek içlerinden bir
erkekle bir kadının zina ettiğini hikaye ettiler, (ve
ne hükmedersiniz? dediler). Resulullah sall’allahu
aleyhi ve sellem onlara:
--Siz, Recim -taşlamak- (hükmü) hakkında Tevrât’ta ne
bulursunuz? diye sordu. Onlar:
--Biz, zina edenleri teşhir ederiz, bunlar bir değnekle
de döğülürler. Abdullâh İbn-i Selâm (ö. 664) bunlara:
--Yalan söylüyorsunuz! Tevrât’ta Recim (âyeti) vardır,
dedi. Bunun üzerine Tevrât’ı getirdiler. Ve kitabı
açtılar. Yahudilerden birisi (Abdullah b. Sureyya, ö. 633)
____________________
1. İbn Mace, Mukaddime 10:80; Ebu Davud, Kitabu’l-Akdiyye, s.
27; Buhârî, Tevhid, s. 19; Müslim, Kitabu’l-Hudud, s. 28.
Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrât, 1997. s. 44.
2. Senih, Hâdislerin Işığında Hâdişeler, s. 119.
elini Recim âyeti üzerine koyarak ondan önceki ve
sonraki ayetleri okumaya başladı. Abdullâh İbn-i Selâm ona:
--Elini kaldır! dedi. O da elini kaldırınca Recim
âyeti görülüverdi. Yahudiler:
--Ya Muhammed! Abdullah İbn-i Selâm doğru söylemiştir:
Tevrât’ta hakikaten Recim ayeti vardır, dediler. Bunun
üzerine (Resulullah zinanın vukûu hakkında şahid
istedi. Dört Yahudi zani ile zaniye aleyhinde vech-i
mahsûs ûzere şehadet ettiler) Resulullah da bunların
recmolunmalarına hükmetti de recmolundular
(taşlandılar).3
Bu hadisten gayet açık bir şekilde anlaşıldığı gibi, Hz. Muhammed
gerektiğinde Tevrât’ı getirtiyor ve ona uygun olarak hüküm veriyordu.
Bu demektir ki, Muhammed döneminde Tevrât’ın değiştirildiği iddiası
yoktu, olsa bile Hz. Muhammed buna inanmıyordu. Eğer Muhammed Tevrât’ın
değiştirildiğini kabul etseydi, Tevrât’ın ayetlerine göre bir hüküm
verir miydi? Eğer “Recm” ayeti değiştirilmiş ya da Tevrât’ta yok
idiyse, Peygamber nasıl “Recm” ayetine müracaat edebilir ve de hahamlar
olmayan ayetin üstünü nasıl kapatabilirlerdi? İlginç olanı da bu: İsâ
Mesih buna benzeyen bir durumla karşılaştığı zaman buna çok farklı bir
çozüm getirdi:
“Din bilginleri ve Ferisiler, zinada yakalanmış bir
kadın getirdiler. Kadını orta yere çıkararak İsâ’ya,
“Öğretmen, bu kadın tam zina ederken yakalandı dediler.
Mûsâ, Yasa’da bize böyle kadınların taşlanmasını
buyurdu, sen ne dersin? Bunları, İsâ’yı sınamak ve
suçlayabilmek için söylüyorlardı. İsâ eğilmiş,
parmağıyla toprağa yazı yazıyordu. Durmadan aynı
soruyu sormaları üzerine doğruldu ve, “Aranızda günahsız
olan, ona ilk taşı atsın! dedi” (Yuhanna 8:3-7)
Kur’ân’da zina suçunun sadece dayak cezası olduğu halde, günümüzde
şeriat hükümlerine göre yönetilen İslâm devletlerinde zina için
Kur’ân’da bulunan dayak cezası değil mütevatir (herkesin bildiği)
sünnete dayanılarak, Tevrât’ın recm cezası (taşlanarak öldürülme)
uygulanmaktadır. Burada peygamberin sünneti, Kur’ân’a değil, Tevrât’a
dayandırılmaktadır, uygulanmaktadır.4
____________________
3. Buhârî, Sahîh-i Buhârî, 9. cilt, 1482. hadis, ss. 317-318.
4. Sezgin, Kur’ân’ın Tasdik Ayetlerinin Yorumu, s. 39.
Müslim şöyle nakletmişti: “Ebu Hüreyre’nin (ö. 678) tanıklığıyla
peygamberin söylediğini nakletmiştir; ‘Eskiden Muhammed demiştir ki,
Ehl-i Kitaplar Tevrâtı İbranice olarak okuyorlardı, ve Müslümanlar için
Arapça olarak tercüme ediyorlardı.’”5
El-Parîsî Salman (ö. 656), Tevrât’tan şöyle okudu: “Yemeğin
bereketi yemekten sonradaki el yıkama içinde bulunur; ve bunu Hz.
Peygambere söylediğinde, O şunu söyledi:” Yemeğin bereketi hem yemekten
önce hem de yemekten sonraki el yıkama içinde bulunur.” Tirmizi (ö.
932) ve Ebu Davud (ö. 888) bunu nakletmişler.6
Khaithama b. Abu Sabra şöyle aktarır: “Medine’ye geldim ve
Allah’tan iyi bir dost için dua ettim, ve bana Ebu Hüreyreyi verdi.
Onunla beraber otururken nasıl Allah’tan uygun bir oturma arkadaşı
dilediğimi anlattım. O bana sordu: ‘Sen nereden geldin?’ Ve ben:
‘al-Küfe’den, iyilik aramaya geldim...’ O bana dedi: ‘Siz iki Kitab’a
inanan Salman’ı tanıyor musunuz?’” Tirmizi bunu nakletmişti.7
Zeyed b. Lebid demişti: “Hz. Peygamber bir olaydan bahsetti, ve
ondan sonra bana şöyle dedi: ‘Bu Yahudiler ve Hıristiyanlar Tevrât ve
İncîl okuyorlar ama bundan hiç bir şey anlamıyorlar, değil mi?’” Ahmad
ve İbn Mace bunu nakletmişler. Ayrıca Tirmizi benzeyen bir şeyi aynı
kişiden nakletmiştir, ve Darimi (ö. 869), Abu Umama’dan benzer bir şey
nakletmişti.8
“Hatice onun kuzeni Varaka bin Navfal bin Asad bin ‘Abdul ‘Uzza’nın
yanında gitti, ve o İslâmiyet’ten önceki dönemde bir Hıristiyan idi ve
İbranice olarak kitap yazıyordu. Allah’ın istediği miktara göre
Müjde’den İbranice olarak yazıyordu. İhtiyar idi ve onun gözleri kör
olmuştu.”9
Ebu Hüreyre (ö. 678) demişti: “at-Tur’aya gittim ve Ka’b al-Ahbar
ile beraber oturdum, ve o bana Tevrât hakkında anlatıyordu, ve ben ona
Hz. Peygamber hakkında anlatıyordum... Ka’b Tevrât’ı okudu ve dedi,
Allah’ın Elçisi doğru şöylemiştir.” ____________________
5. Mişkatu’l Masabih, 1. Kitap, 6. Bölüm, s. 42.
6. İbid, 20. Kitap, 1. Bölüm, s. 892.
7. İbid, 26. Kitap, 39. Bölüm, ss. 1.371-1.372.
8. İbid, 2. Kitap, 1. Bölüm, ss. 62-63.
9. Al-Bukhârî, The Translation of the Meanings of Sahih al-
Bukhari, 1. Kitap, s. 4.
Malik (M.S. 717-796), Abu Davud (ö. 888), Tirmizi (ö. 932), ve Nesai (ö. 915) bunu nakletmişler.10
“‘Ata’b. Yaşar demişti ki, Abdullah b. ‘Amr b. al-’As tanıştığımda
ona şunu sordum: ‘Allah’ın Tevrât’taki Elçilerimizin tarifini anlatır
mısın?’ O da bunu kabul etti ve bana dedi...’ Buhârî bunu nakletmişti,
ve ayrıca Darimi buna benzeyen bir rivayeti, ‘Ata’ya dayanarak,
nakletmişti, ve onun şahidi ise İbn Salam (ö. 838) idi.”11
Buhârî’nın hadislerine göre, İbn ‘Abbâs şöyle demiştir: “Allah’tan
çıkan sözlerin, tek bir kelimesini değiştirebilecek bir kimse yoktur.”
Madem ki Eski Ahit ve Yeni Ahit Allah’ın Sözüdür, Allah kendi sözünün
değiştirilmesine kesinlikle izin vermez. Bize Kutsal Kitabı gönderen
Yüce Allah, kesinlikle bu kitapları koruyacak güçtedir.”12
“Kitap Ehl-i’nden bazılarının İbranice Tevrât okumaya ve Arapça
olarak Müslümanlara açıklamaya alışık oldukları, bazen Muhammed’i
kızdırdıkları ve bu yüzden izleyicilerini onlardan duyduklarını kabul
veya red etmekte dikkatli olmaları için uyardığı sır değildir.”13
İmam Buhârî, Sahih’inde Abdullah b. Amr b. As’ın (ö. 685)
tanıklığıyla peygamberin söylediğini nakletmiştir, “(İnsanlara) benim
yanımda bir ayet olsa bile nakledin ve İsrailoğullarından (ne
duyduysanız) hiç itiraz etmeden nakledin...”14
“Al-Hafız el-Zehebî (ö. 1353) kaydediyor ki, Yahudilikten
İslâmiyet’e dönen Abdullah İbn Selâm (ö. 664) peygambere geldi ve ona
‘(Dün gece) Kuran’ı ve Tevrât’ı okudum’ dedi. O da cevap verdi, ‘Bunu
bir gece oku ve diğerini de bir başka gece oku’.”15
Hz. Muhammed’in hadislerinden de Kutsal Kitap’tan alıntılar vardır:
“Allah’ın Elçisi şöyle buyurdu: Allahu teala, ‘salih kullarım için hiç
bir gözün görmemiş olduğu şeyler hazırladım’
____________________
10. Mişkatu’l Masabih, 4. Kitap, 43. bölüm, s. 285.
11. İbid, 26. Kitap, 18. Bölüm, s. 1.232.
12. Sweetman, Islam and Christian Theology, 1. cilt, 1. bölüm,
s. 140.
13. Buhârî, Sahih of al-Bukhari, 9. Cilt, No. 460, s. 339.
14. Buhârî, Sahih of al-Bukhari, 4. Cilt, no. 667, s. 442.
15. al-Thalabi, Al-İman al-Thalabi Tathkarar al-Huffadh, 1 Cilt,
s. 27.
diyor.”16 Büyük bir ihtimalle bu hadis Pavlus’un Korintlilere
birinci mektubundan alınmıştır:
“Tanrı’nın, kendisini sevenler için hazırladıklarını hiçbir
göz görmemiş, hiçbir kulak işitmemiş, hiçbir insan yüreği
kavramamıştır. (1 Korintliler 2:9)
İlginç olan, Hz. Muhammed bu sözleri Tanrı’nın Sözü olarak kabul
ederken çoğu İslâm alimin Pavlus’un peygamber mektuplarının da
Tanrı’nın vahyi olduğunu inkâr etmeleridir.
“Durmadan Tanrı’ya şükretmemiz için bir neden daha var:
Tanrı sözünü bizden işitip kabul ettiğiniz zaman bunu
insan sözü olarak değil, gerçekte olduğu gibi Tanrı
sözü olarak benimsediniz.” (1 Selanikliler 2:13)
Hadisten bir başka örneğe de bakalım: “Muhammed’in yakın
çevresinden Abdullah İbn-i Amr, sık sık Tevrât okurmuş. Bir gece
rüyasında bir elinde bal, diğerinde yağ tuttuğunu, bazen bal tutan
elini, bazen de yağ tutan elini yaladığını görmektedir. Abdullah İbn-i
Amr rüyasını Muhammed’e anlatır. Muhammed, Abdullah’ın rüyasını iki
kitab, yani bazen Tevrât bazen de Kuran okumasıyla yorumlar.”17
Eğer Hz. Muhammed Tevrât’ın değiştirildiğini kabul etseydi,
Abdullah’a “Tevrât değiştirilmiş bir kitaptır, artık okuma” ya da
“Okurken dikkat et, bazı yerleri değiştirilmiştir” demez miydi? Bütün
bunlar, Tevrât ve İncîl’in Hz. Muhammed’ten önce değiştirilmediğini
kanıtlıyor. Bunların Hz. Muhammed’den sonra değiştirildiğini ise kimse
ileri süremez. Çünkü o döneme ait Kutsal Kitap ile şu anda elimizde
olan Kutsal Kitap arasında herhangi bir fark yoktur.18
En’âm 6:91 ayetin indiriliş nedenini anlatan hadiste sözedilen
kitabın Yahudilerin o gün ellerinde kitapları olduğu daha iyi
anlaşılmaktadır. Çünkü Hasan Basri Çantay, Kuran’ı Hakim ve Meal-i
Kerim, En’âm 6:91 ayetle ilgili dipnotunda Şeyhzade’den alınan hadis’e
göre Malik bin Sayf adlı bir Yahudi bilgini
____________________
16. Mişkatu’l Mesabih, s. 487, c. 1297; 1. bab, birinci fasıl:
Cennet ve Cennet ehlinin vasfı hakkında; Pfander, Tevrât ve
İncîl’de Tahrif Yoktur, s. 78.
17. Buhârî, Sahîh-i Buhârî, 6. cilt, 987. hadis, s. 439.
18. Karataş, Gerçekleri Saptıranlar, s. 66.
bilgini Peygamberin yanına gelerek onunla kitaplar hakkında
konuşmaya ve tartışmaya başlar, Peygamberin “Tevrât’ı Mûsâ’ya indiren
Allah hakkı için bana haber ver: Kitabınızda “Allah şişman olan bilgine
buğzeder” diye bir şey bulmadın mı? sözü üzerine şişman bir adam olan
Malik bin Sayf’ın canı sıkılır ve “Allah hiçbir beşere (insana) hiçbir
kitap indirmemiştir.” der. Bu suretle bütün kitapları toptan inkâr
etmiş olur. Hadisin devamında olayı duyan Yahudilerin Malik bin Sayf’a
“Yazıklar olsun sana, Mûsâ’ya Tevrât indirilmedi mi?” diye çattıklarını
anlatıyor. Onun, “Muhammed beni öfkelendirdi de ondan söyledim”
yolundaki yanıtı üzerine Yahudiler; “Böyle öfke ile kitabını inkâr eden
adamı biz istemeyiz” diyerek görevinden uzaklaştırıyorlar.19
“Allah’ı, O’nun şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar, zirâ
“Allah, insana bir şey indirmedi.” dediler. De ki: “Öyleyse
Mûsâ’nın, insanlara nur ve yol gösterici olarak getirdiği, -
ki siz onu parça parça kağıtlar hâline getirip
gösteriyorsunuz, çoğunu da gizliyorsunuz - ve ne sizin, ne de
babalarınızın bilmediği şeylerin size öğretildiği Kitâbı kim
indirdi?” “Allah” de, sonra onları, daldıkları bataklıkta
oynayadursunlar.” (En’âm 6:91)
Bu ayeti böylece günümüzde bazı İslâm alimlerinin ileri sürdüğü
gibi, Tanrı’nın Mûsâ’ya bir kitap verdiğini, Tevrât’ın o gün
Yahudilerin elinde bulunan kitap olduğunu da kanıtlamaktadır. Çünkü
ayette Yahudilerin o kitabı kağıt parçalarına yazdıkları, bir kısmını
gösterdikleri kitabın fiilen Yahudilerin elinde bulunan bir kitap
olduğunu, ayette mevcut olan gerçek bir kitaptan bahsedildiğini
göstermektedir.
Ayet, peygamberin zamanında “Allah hiç kimseye hiçbir kitap
indirmedi” diyen Yahudi din adamlarının ellerinde bulunan kitabı
Mûsâ’ya indirdiğini kabul etmekle birlikte, Yahudilerin elinde bulunan
Tevrât’ın tahrif edilmiş olduğunu ve gerçek Tevrât’ın kaybolduğunu öne
süren İslâm ulemasına da kendi peygamberlerinin ağzından cevap
vermektedir.
“Musa’nın insalara nûr ve yol gösterici olarak getirdiği ve
sizlerin parça parça kağıtlar halinde yazıp (insanlara) gösterdiğiniz,
fakat çoğunu gizlediğiniz Kitabı kim indirdi?” cümlesinin kime hitap
ettiği sorulabilir. Bu da elbetteki sadece Yahudilere hitap edebilir.
Ama hangi Yahudiler? Hem Theodor Nöldeke ve Friedrich Schwally hem de
Richard Bell, bu kelimelerin, ____________________
19. Çantay, Kuran’ı Hakim ve Meal-i Kerim, En’âm 6:91.
ancak Medine Yahudilerine hitap edebileceğini, dolayısıyla ayetin bu bölümün Medenî olduğunu ileri sürmüşlerdir.20
Enam 6:91 ayeti Peygamberin zamanında Yahudilerde bulunan Tevrât’ı
Allah’ın indirmiş olduğu kitap olarak kabul etmekte, bunu Peygambere
söylemekte ve bunu kabul etmeyenleri “bataklığa dalmış” olarak
tanımlamaktadır.21
Hayber savaşı M.S. 628’te gerçekleşmiştir.22 Haykal’ın Hayât
Muhammad adlı kitabına göre: “Hayber’in düşüşü ile birlikte Yahudi
kuvveti İslâm ya da Müslümanları artık tehdit eden bir unsur olmadı.
Hz. Muhammed’in Hayber topluluğunu bölmek için seçtiği elçi Abdullah
İbn Revaha (ö. 629) bu hususta bizzat peygamberin talimatlarını
izleyerek Yahudilere adil bir şekilde davrandı. Müslümanların savaşta
ellerine geçirdikleri Tevrât metinlerini onlara geri vermesi onurlu bir
davranıştı.”23 Demek ki, bu savaştan önce geçerli Tevrâtlar vardı,
savaştan sonra da aynı metinler mevcut bulunuyordu.
Hadis uzmanı olan Ernest Hahn’a göre, “Hadislerin kabul edilen ve
tanınan derlemeleri arasında yeterince kanıt vardır ki, bu sayede
Yahudi ve Hıristiyanlara ait Kutsal Yazıların tutarlılığını destekleyen
Kur’an ile bu hadislerin de tam bir uyum ve bütünlük içinde olduklarını
göstermek mümkündür.”24 Şu ana kadar, hadis ile ilgili
araştırmalarımda, Tevrât ve İncîl hakkında ancak tek bir olumsuz hadis
bulabildim.25 ALIM bilgisayar programını kullanarak, yapmış olduğum bir
araştırmaya göre, Sahih-ı Buhari’nın yazmış olduğu 7.113 tane hadiste
Tevrât ve İncîl kelimeleri Tevrât’ın 8 tane ve İncîl’in 3 tane olmak
üzere referans olarak geçmektedir. Bu hadislerin hiç birinde Tevrât’ın
ve İncîl’in tahrif edildiğine dair bir tek örnek bile bulunmamaktadır;
tam tersine bu hadisler Tevrât ve İncîl’in Hz. Muhammed’ın döneminde
hâlâ geçerli olduğunu söylemektedir. (Bkz. ALIM, 1.3; 6.3; 3.335;
6.250; 6.478; 9.111; 9.507 & 9.532)
Alıntıdır.
“De ki, ‘Doğru iseniz, delilinizi getirin.’”
(Bakara 2:111)
İbn Mace (ö. 886), Ebu Davud (ö. 888), Buhârî (ö. 869) ve Müslim’de
(ö. 775), Tevrât’ın Musa’ya verilmiş bir kitap olduğu açıkça
belirtilmektedir.1
“Kur’ân, ibret vesilesi olarak, dillerde deveran edecek
destan çapındaki gerçek hâdiseleri ele alır ve bunların
sebeb ve neticelerini, hikmetli bir anlatışla ortaya koyar.
Denizi ibrikte gösterme mehâreti içinde bu cüzî hâdiselerle,
değişmez ictimâî kanunlar ve bozulmaz İlahî Prensipler
anlatılmış olur.”2
Hadis kitaplarına bakacak olursak açıkça görülüyor ki, Hz.
Muhammed’in döneminde Kutsal Kitap sapasağlam mevcuttu. Hadislere göre
Hz. Muhammed’in huzurunda Tevrât okunuyordu. En sağlam kabul edilen
hadis kitaplarından biri olan “Sahih-i Buhârî” de şöyle bir hadis var:
“Abdullah İbn-Ömer (ö. 693) radiya’llahu anhuma’dan rivayete
göre (Medine’de) birtakım Yahudiler gelip Resulullah
salla’llahu aleyhi ve sellem’e gelerek içlerinden bir
erkekle bir kadının zina ettiğini hikaye ettiler, (ve
ne hükmedersiniz? dediler). Resulullah sall’allahu
aleyhi ve sellem onlara:
--Siz, Recim -taşlamak- (hükmü) hakkında Tevrât’ta ne
bulursunuz? diye sordu. Onlar:
--Biz, zina edenleri teşhir ederiz, bunlar bir değnekle
de döğülürler. Abdullâh İbn-i Selâm (ö. 664) bunlara:
--Yalan söylüyorsunuz! Tevrât’ta Recim (âyeti) vardır,
dedi. Bunun üzerine Tevrât’ı getirdiler. Ve kitabı
açtılar. Yahudilerden birisi (Abdullah b. Sureyya, ö. 633)
____________________
1. İbn Mace, Mukaddime 10:80; Ebu Davud, Kitabu’l-Akdiyye, s.
27; Buhârî, Tevhid, s. 19; Müslim, Kitabu’l-Hudud, s. 28.
Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrât, 1997. s. 44.
2. Senih, Hâdislerin Işığında Hâdişeler, s. 119.
elini Recim âyeti üzerine koyarak ondan önceki ve
sonraki ayetleri okumaya başladı. Abdullâh İbn-i Selâm ona:
--Elini kaldır! dedi. O da elini kaldırınca Recim
âyeti görülüverdi. Yahudiler:
--Ya Muhammed! Abdullah İbn-i Selâm doğru söylemiştir:
Tevrât’ta hakikaten Recim ayeti vardır, dediler. Bunun
üzerine (Resulullah zinanın vukûu hakkında şahid
istedi. Dört Yahudi zani ile zaniye aleyhinde vech-i
mahsûs ûzere şehadet ettiler) Resulullah da bunların
recmolunmalarına hükmetti de recmolundular
(taşlandılar).3
Bu hadisten gayet açık bir şekilde anlaşıldığı gibi, Hz. Muhammed
gerektiğinde Tevrât’ı getirtiyor ve ona uygun olarak hüküm veriyordu.
Bu demektir ki, Muhammed döneminde Tevrât’ın değiştirildiği iddiası
yoktu, olsa bile Hz. Muhammed buna inanmıyordu. Eğer Muhammed Tevrât’ın
değiştirildiğini kabul etseydi, Tevrât’ın ayetlerine göre bir hüküm
verir miydi? Eğer “Recm” ayeti değiştirilmiş ya da Tevrât’ta yok
idiyse, Peygamber nasıl “Recm” ayetine müracaat edebilir ve de hahamlar
olmayan ayetin üstünü nasıl kapatabilirlerdi? İlginç olanı da bu: İsâ
Mesih buna benzeyen bir durumla karşılaştığı zaman buna çok farklı bir
çozüm getirdi:
“Din bilginleri ve Ferisiler, zinada yakalanmış bir
kadın getirdiler. Kadını orta yere çıkararak İsâ’ya,
“Öğretmen, bu kadın tam zina ederken yakalandı dediler.
Mûsâ, Yasa’da bize böyle kadınların taşlanmasını
buyurdu, sen ne dersin? Bunları, İsâ’yı sınamak ve
suçlayabilmek için söylüyorlardı. İsâ eğilmiş,
parmağıyla toprağa yazı yazıyordu. Durmadan aynı
soruyu sormaları üzerine doğruldu ve, “Aranızda günahsız
olan, ona ilk taşı atsın! dedi” (Yuhanna 8:3-7)
Kur’ân’da zina suçunun sadece dayak cezası olduğu halde, günümüzde
şeriat hükümlerine göre yönetilen İslâm devletlerinde zina için
Kur’ân’da bulunan dayak cezası değil mütevatir (herkesin bildiği)
sünnete dayanılarak, Tevrât’ın recm cezası (taşlanarak öldürülme)
uygulanmaktadır. Burada peygamberin sünneti, Kur’ân’a değil, Tevrât’a
dayandırılmaktadır, uygulanmaktadır.4
____________________
3. Buhârî, Sahîh-i Buhârî, 9. cilt, 1482. hadis, ss. 317-318.
4. Sezgin, Kur’ân’ın Tasdik Ayetlerinin Yorumu, s. 39.
Müslim şöyle nakletmişti: “Ebu Hüreyre’nin (ö. 678) tanıklığıyla
peygamberin söylediğini nakletmiştir; ‘Eskiden Muhammed demiştir ki,
Ehl-i Kitaplar Tevrâtı İbranice olarak okuyorlardı, ve Müslümanlar için
Arapça olarak tercüme ediyorlardı.’”5
El-Parîsî Salman (ö. 656), Tevrât’tan şöyle okudu: “Yemeğin
bereketi yemekten sonradaki el yıkama içinde bulunur; ve bunu Hz.
Peygambere söylediğinde, O şunu söyledi:” Yemeğin bereketi hem yemekten
önce hem de yemekten sonraki el yıkama içinde bulunur.” Tirmizi (ö.
932) ve Ebu Davud (ö. 888) bunu nakletmişler.6
Khaithama b. Abu Sabra şöyle aktarır: “Medine’ye geldim ve
Allah’tan iyi bir dost için dua ettim, ve bana Ebu Hüreyreyi verdi.
Onunla beraber otururken nasıl Allah’tan uygun bir oturma arkadaşı
dilediğimi anlattım. O bana sordu: ‘Sen nereden geldin?’ Ve ben:
‘al-Küfe’den, iyilik aramaya geldim...’ O bana dedi: ‘Siz iki Kitab’a
inanan Salman’ı tanıyor musunuz?’” Tirmizi bunu nakletmişti.7
Zeyed b. Lebid demişti: “Hz. Peygamber bir olaydan bahsetti, ve
ondan sonra bana şöyle dedi: ‘Bu Yahudiler ve Hıristiyanlar Tevrât ve
İncîl okuyorlar ama bundan hiç bir şey anlamıyorlar, değil mi?’” Ahmad
ve İbn Mace bunu nakletmişler. Ayrıca Tirmizi benzeyen bir şeyi aynı
kişiden nakletmiştir, ve Darimi (ö. 869), Abu Umama’dan benzer bir şey
nakletmişti.8
“Hatice onun kuzeni Varaka bin Navfal bin Asad bin ‘Abdul ‘Uzza’nın
yanında gitti, ve o İslâmiyet’ten önceki dönemde bir Hıristiyan idi ve
İbranice olarak kitap yazıyordu. Allah’ın istediği miktara göre
Müjde’den İbranice olarak yazıyordu. İhtiyar idi ve onun gözleri kör
olmuştu.”9
Ebu Hüreyre (ö. 678) demişti: “at-Tur’aya gittim ve Ka’b al-Ahbar
ile beraber oturdum, ve o bana Tevrât hakkında anlatıyordu, ve ben ona
Hz. Peygamber hakkında anlatıyordum... Ka’b Tevrât’ı okudu ve dedi,
Allah’ın Elçisi doğru şöylemiştir.” ____________________
5. Mişkatu’l Masabih, 1. Kitap, 6. Bölüm, s. 42.
6. İbid, 20. Kitap, 1. Bölüm, s. 892.
7. İbid, 26. Kitap, 39. Bölüm, ss. 1.371-1.372.
8. İbid, 2. Kitap, 1. Bölüm, ss. 62-63.
9. Al-Bukhârî, The Translation of the Meanings of Sahih al-
Bukhari, 1. Kitap, s. 4.
Malik (M.S. 717-796), Abu Davud (ö. 888), Tirmizi (ö. 932), ve Nesai (ö. 915) bunu nakletmişler.10
“‘Ata’b. Yaşar demişti ki, Abdullah b. ‘Amr b. al-’As tanıştığımda
ona şunu sordum: ‘Allah’ın Tevrât’taki Elçilerimizin tarifini anlatır
mısın?’ O da bunu kabul etti ve bana dedi...’ Buhârî bunu nakletmişti,
ve ayrıca Darimi buna benzeyen bir rivayeti, ‘Ata’ya dayanarak,
nakletmişti, ve onun şahidi ise İbn Salam (ö. 838) idi.”11
Buhârî’nın hadislerine göre, İbn ‘Abbâs şöyle demiştir: “Allah’tan
çıkan sözlerin, tek bir kelimesini değiştirebilecek bir kimse yoktur.”
Madem ki Eski Ahit ve Yeni Ahit Allah’ın Sözüdür, Allah kendi sözünün
değiştirilmesine kesinlikle izin vermez. Bize Kutsal Kitabı gönderen
Yüce Allah, kesinlikle bu kitapları koruyacak güçtedir.”12
“Kitap Ehl-i’nden bazılarının İbranice Tevrât okumaya ve Arapça
olarak Müslümanlara açıklamaya alışık oldukları, bazen Muhammed’i
kızdırdıkları ve bu yüzden izleyicilerini onlardan duyduklarını kabul
veya red etmekte dikkatli olmaları için uyardığı sır değildir.”13
İmam Buhârî, Sahih’inde Abdullah b. Amr b. As’ın (ö. 685)
tanıklığıyla peygamberin söylediğini nakletmiştir, “(İnsanlara) benim
yanımda bir ayet olsa bile nakledin ve İsrailoğullarından (ne
duyduysanız) hiç itiraz etmeden nakledin...”14
“Al-Hafız el-Zehebî (ö. 1353) kaydediyor ki, Yahudilikten
İslâmiyet’e dönen Abdullah İbn Selâm (ö. 664) peygambere geldi ve ona
‘(Dün gece) Kuran’ı ve Tevrât’ı okudum’ dedi. O da cevap verdi, ‘Bunu
bir gece oku ve diğerini de bir başka gece oku’.”15
Hz. Muhammed’in hadislerinden de Kutsal Kitap’tan alıntılar vardır:
“Allah’ın Elçisi şöyle buyurdu: Allahu teala, ‘salih kullarım için hiç
bir gözün görmemiş olduğu şeyler hazırladım’
____________________
10. Mişkatu’l Masabih, 4. Kitap, 43. bölüm, s. 285.
11. İbid, 26. Kitap, 18. Bölüm, s. 1.232.
12. Sweetman, Islam and Christian Theology, 1. cilt, 1. bölüm,
s. 140.
13. Buhârî, Sahih of al-Bukhari, 9. Cilt, No. 460, s. 339.
14. Buhârî, Sahih of al-Bukhari, 4. Cilt, no. 667, s. 442.
15. al-Thalabi, Al-İman al-Thalabi Tathkarar al-Huffadh, 1 Cilt,
s. 27.
diyor.”16 Büyük bir ihtimalle bu hadis Pavlus’un Korintlilere
birinci mektubundan alınmıştır:
“Tanrı’nın, kendisini sevenler için hazırladıklarını hiçbir
göz görmemiş, hiçbir kulak işitmemiş, hiçbir insan yüreği
kavramamıştır. (1 Korintliler 2:9)
İlginç olan, Hz. Muhammed bu sözleri Tanrı’nın Sözü olarak kabul
ederken çoğu İslâm alimin Pavlus’un peygamber mektuplarının da
Tanrı’nın vahyi olduğunu inkâr etmeleridir.
“Durmadan Tanrı’ya şükretmemiz için bir neden daha var:
Tanrı sözünü bizden işitip kabul ettiğiniz zaman bunu
insan sözü olarak değil, gerçekte olduğu gibi Tanrı
sözü olarak benimsediniz.” (1 Selanikliler 2:13)
Hadisten bir başka örneğe de bakalım: “Muhammed’in yakın
çevresinden Abdullah İbn-i Amr, sık sık Tevrât okurmuş. Bir gece
rüyasında bir elinde bal, diğerinde yağ tuttuğunu, bazen bal tutan
elini, bazen de yağ tutan elini yaladığını görmektedir. Abdullah İbn-i
Amr rüyasını Muhammed’e anlatır. Muhammed, Abdullah’ın rüyasını iki
kitab, yani bazen Tevrât bazen de Kuran okumasıyla yorumlar.”17
Eğer Hz. Muhammed Tevrât’ın değiştirildiğini kabul etseydi,
Abdullah’a “Tevrât değiştirilmiş bir kitaptır, artık okuma” ya da
“Okurken dikkat et, bazı yerleri değiştirilmiştir” demez miydi? Bütün
bunlar, Tevrât ve İncîl’in Hz. Muhammed’ten önce değiştirilmediğini
kanıtlıyor. Bunların Hz. Muhammed’den sonra değiştirildiğini ise kimse
ileri süremez. Çünkü o döneme ait Kutsal Kitap ile şu anda elimizde
olan Kutsal Kitap arasında herhangi bir fark yoktur.18
En’âm 6:91 ayetin indiriliş nedenini anlatan hadiste sözedilen
kitabın Yahudilerin o gün ellerinde kitapları olduğu daha iyi
anlaşılmaktadır. Çünkü Hasan Basri Çantay, Kuran’ı Hakim ve Meal-i
Kerim, En’âm 6:91 ayetle ilgili dipnotunda Şeyhzade’den alınan hadis’e
göre Malik bin Sayf adlı bir Yahudi bilgini
____________________
16. Mişkatu’l Mesabih, s. 487, c. 1297; 1. bab, birinci fasıl:
Cennet ve Cennet ehlinin vasfı hakkında; Pfander, Tevrât ve
İncîl’de Tahrif Yoktur, s. 78.
17. Buhârî, Sahîh-i Buhârî, 6. cilt, 987. hadis, s. 439.
18. Karataş, Gerçekleri Saptıranlar, s. 66.
bilgini Peygamberin yanına gelerek onunla kitaplar hakkında
konuşmaya ve tartışmaya başlar, Peygamberin “Tevrât’ı Mûsâ’ya indiren
Allah hakkı için bana haber ver: Kitabınızda “Allah şişman olan bilgine
buğzeder” diye bir şey bulmadın mı? sözü üzerine şişman bir adam olan
Malik bin Sayf’ın canı sıkılır ve “Allah hiçbir beşere (insana) hiçbir
kitap indirmemiştir.” der. Bu suretle bütün kitapları toptan inkâr
etmiş olur. Hadisin devamında olayı duyan Yahudilerin Malik bin Sayf’a
“Yazıklar olsun sana, Mûsâ’ya Tevrât indirilmedi mi?” diye çattıklarını
anlatıyor. Onun, “Muhammed beni öfkelendirdi de ondan söyledim”
yolundaki yanıtı üzerine Yahudiler; “Böyle öfke ile kitabını inkâr eden
adamı biz istemeyiz” diyerek görevinden uzaklaştırıyorlar.19
“Allah’ı, O’nun şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar, zirâ
“Allah, insana bir şey indirmedi.” dediler. De ki: “Öyleyse
Mûsâ’nın, insanlara nur ve yol gösterici olarak getirdiği, -
ki siz onu parça parça kağıtlar hâline getirip
gösteriyorsunuz, çoğunu da gizliyorsunuz - ve ne sizin, ne de
babalarınızın bilmediği şeylerin size öğretildiği Kitâbı kim
indirdi?” “Allah” de, sonra onları, daldıkları bataklıkta
oynayadursunlar.” (En’âm 6:91)
Bu ayeti böylece günümüzde bazı İslâm alimlerinin ileri sürdüğü
gibi, Tanrı’nın Mûsâ’ya bir kitap verdiğini, Tevrât’ın o gün
Yahudilerin elinde bulunan kitap olduğunu da kanıtlamaktadır. Çünkü
ayette Yahudilerin o kitabı kağıt parçalarına yazdıkları, bir kısmını
gösterdikleri kitabın fiilen Yahudilerin elinde bulunan bir kitap
olduğunu, ayette mevcut olan gerçek bir kitaptan bahsedildiğini
göstermektedir.
Ayet, peygamberin zamanında “Allah hiç kimseye hiçbir kitap
indirmedi” diyen Yahudi din adamlarının ellerinde bulunan kitabı
Mûsâ’ya indirdiğini kabul etmekle birlikte, Yahudilerin elinde bulunan
Tevrât’ın tahrif edilmiş olduğunu ve gerçek Tevrât’ın kaybolduğunu öne
süren İslâm ulemasına da kendi peygamberlerinin ağzından cevap
vermektedir.
“Musa’nın insalara nûr ve yol gösterici olarak getirdiği ve
sizlerin parça parça kağıtlar halinde yazıp (insanlara) gösterdiğiniz,
fakat çoğunu gizlediğiniz Kitabı kim indirdi?” cümlesinin kime hitap
ettiği sorulabilir. Bu da elbetteki sadece Yahudilere hitap edebilir.
Ama hangi Yahudiler? Hem Theodor Nöldeke ve Friedrich Schwally hem de
Richard Bell, bu kelimelerin, ____________________
19. Çantay, Kuran’ı Hakim ve Meal-i Kerim, En’âm 6:91.
ancak Medine Yahudilerine hitap edebileceğini, dolayısıyla ayetin bu bölümün Medenî olduğunu ileri sürmüşlerdir.20
Enam 6:91 ayeti Peygamberin zamanında Yahudilerde bulunan Tevrât’ı
Allah’ın indirmiş olduğu kitap olarak kabul etmekte, bunu Peygambere
söylemekte ve bunu kabul etmeyenleri “bataklığa dalmış” olarak
tanımlamaktadır.21
Hayber savaşı M.S. 628’te gerçekleşmiştir.22 Haykal’ın Hayât
Muhammad adlı kitabına göre: “Hayber’in düşüşü ile birlikte Yahudi
kuvveti İslâm ya da Müslümanları artık tehdit eden bir unsur olmadı.
Hz. Muhammed’in Hayber topluluğunu bölmek için seçtiği elçi Abdullah
İbn Revaha (ö. 629) bu hususta bizzat peygamberin talimatlarını
izleyerek Yahudilere adil bir şekilde davrandı. Müslümanların savaşta
ellerine geçirdikleri Tevrât metinlerini onlara geri vermesi onurlu bir
davranıştı.”23 Demek ki, bu savaştan önce geçerli Tevrâtlar vardı,
savaştan sonra da aynı metinler mevcut bulunuyordu.
Hadis uzmanı olan Ernest Hahn’a göre, “Hadislerin kabul edilen ve
tanınan derlemeleri arasında yeterince kanıt vardır ki, bu sayede
Yahudi ve Hıristiyanlara ait Kutsal Yazıların tutarlılığını destekleyen
Kur’an ile bu hadislerin de tam bir uyum ve bütünlük içinde olduklarını
göstermek mümkündür.”24 Şu ana kadar, hadis ile ilgili
araştırmalarımda, Tevrât ve İncîl hakkında ancak tek bir olumsuz hadis
bulabildim.25 ALIM bilgisayar programını kullanarak, yapmış olduğum bir
araştırmaya göre, Sahih-ı Buhari’nın yazmış olduğu 7.113 tane hadiste
Tevrât ve İncîl kelimeleri Tevrât’ın 8 tane ve İncîl’in 3 tane olmak
üzere referans olarak geçmektedir. Bu hadislerin hiç birinde Tevrât’ın
ve İncîl’in tahrif edildiğine dair bir tek örnek bile bulunmamaktadır;
tam tersine bu hadisler Tevrât ve İncîl’in Hz. Muhammed’ın döneminde
hâlâ geçerli olduğunu söylemektedir. (Bkz. ALIM, 1.3; 6.3; 3.335;
6.250; 6.478; 9.111; 9.507 & 9.532)
Alıntıdır.